Thursday, February 05, 2009

HAYATIMIZ, YALNIZCA,TERCİHLERİMİZİN-SEÇİMLERİMİZİN SONUÇLARINDAN İBARETTİR (Mİ?)


Amerikan filmlerinde komik bir replik vardır: “Her şey düzelecek, sana söz veriyorum!” Bu cümleyi duyunca kendimi gülümsemekten alamam. Çünkü bu kişi, bu cümleyi “saat beşte orda olacağım, söz veriyorum” der gibi söyler. Hâlbuki, verdiği sözü gerçekleştirmek insan üstü bir güç gerektirmektedir!

Bu türden “büyük laflar etme” tavrının kaynağı batıdaki hayat anlayışıdır. Batılı din ve dünya görüşünde, insanın “Tanrı” ile bir yarışı, hatta yer yer “kavgası” vardır. Bu anlayışın, bazen Yunan Mitolojisinde yer alan insana benzer tanrıların yer aldığı hikâyelerden, bazen de Hıristiyanlıkta Hz. İsa’nın (yani bir insanın) tanrılık payesine sahip kabul edilmesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Aslında bir peygamber olan Hz. İsa da, Tanrı olarak algılanınca, doğal olarak diğer insanlar da kendilerini bu konuda “pay sahipleri” gibi hissetmektedirler. Bunun sonucunda, bazı kitaplar, filmler veya diğer eserlerde “hayatı bizim seçimlerimiz şekillendiriyor, başımıza gelen şeyleri biz yaratıyoruz” gibi aşırı iddialar içeren söylemlere rastlayabiliyoruz.

Bununla birlikte, bir eğitimci ve birey olarak ben, bir insanın hayatını sadece, kendisinin yaptığı seçimlerin şekillendirdiğini düşünmüyorum. Bir insanın hayatını sadece onun seçimlerine bağlamak insana karşı yapılmış bir haksızlıktır ve merhum Necip Fazıl Kısakürek’in ifadesiyle “kediye arslan pençesi takmak” anlamına gelir. Hâlbuki küçük bir kedicik, kocaman arslan pençeleriyle hiçbir iş göremez!

Evet sürekli seçimler yapıyoruz, fakat bununla birlikte, insanlar, yaptıkları seçimlerin ve sonuçlarının her zaman farkında olamayabiliyorlar. Diyelim ki bir öğrenci 18 yaşında bir seçim yaptı ve üniversiteye girerken daha sonraları mutsuz olacağı bir bölümü seçti. Görünüşte bu bölümü seçip tercih eden kişi kendisidir. Fakat bir insan 18 yaşında neyi ne kadar bilir ve neye göre karar verir? Özellikle günümüzde, aşırı bilgi-enformasyon yağmuru yüzünden yetişkinlik dönemine geç girildiği ve sözgelimi 26 yaşındaki birisinin (özel bir şekilde korunup-eğitilmemişse) aslında 21 yaşında olduğu söyleniyor. Dolayısıyla 18 yaşındaki bir gencin bilgisizliğini, duygularını veya bölüm seçerken maruz kaldığı sosyal etkileri göz ardı edip, o kişiye “tek sorumlu sensin” deyip bütün sorumluluğu ona yüklemek büyük bir acımasızlık olmaz mı? Yetişkinler de, bir çok unsurun etkisi altında kararlar veriyorlar ve aynı şey onlar için de geçerli. Herkesin sadece kendi seçimlerinin sonuçlarını yaşadığı düşüncesi, kişileri birbirlerine karşı acımasızlaştırır ve bireyleri yalnızlaştırır diye düşünüyorum. Çünkü aslında bildiklerimiz artarken, bir yandan da zihin dağınıklığımız artıyor ve bilgi her zaman beraberinde vukufiyeti, gerekli dikkati ve hassasiyeti getirmiyor.

Öte yandan da “Ne yaparsam yapayım, kaderimi yaşayacağım, o zaman çalışmaya ne gerek var” tarzında ortaya çıkmış olan bir anlayış da, en başta İslam inanç sistemine saygısızlıktır ve ayrı bir aşırı uçtur. Çünkü İslam inancına göre, kul elinden geleni veya kolektif çalışmalarla elinden gelenden daha fazlasını yapmak zorundadır. Başka bir deyişle İslam âleminde şimdilerde tedavi edilmekte olan bu “tembellikten gelen tevekkül anlayışı” gerçekten “tevekkül” değil, bir “tefviz”, yani tevazu “numarasıyla” vazifeden “kaytarma” ve görevlerini başkasına “havale” hâlidir diyebilirim.

Dolayısıyla, gerek “Tanrı” ile yarışmaya kalkmak, gerekse elinden gelenleri yapmadan “Yan gelip yatmak” iki ayrı sosyal problemdir.

Pratik anlamda, bir birey olarak, sanki her şey benim seçimlerime bağlıymış gibi düşünmeye ve davranmaya çalışıyorum. Böyle düşünmek, bana seçimlerim ve onların sonuçları konusunda bir farkındalık veriyor. Ama bildiğim birşey var: O da, her şeye gücümün yetmediğidir!
Dolayısıyla, çevremdeki kişilere “bazı şartlara uyarsanız, başarılı olacağınıza yürekten inanıyorum” diyorum. İnsanların başarılı olacaklarına dair kesin bir dille söz veremem, ama bunu umabilir ve buna inanabilirim. Herhangi bir konuda bana rahatça başarı vaat edilmesi beni de rahatsız eder! İnsan, insana destek olacağı veya elinden geleni yapacağı veya elinden gelmeyen şeyler için başkalarını devreye sokacağı konusunda söz verebilir. Ama “sen başaracaksın! Söz veriyorum!” gibi ifadeler biraz “artistlik” oluyor diye düşünüyorum!

Bu sebepten Tanrıyla yarışmaya veya onunla kavga etmeye kalkmayan, bunun yerine güzel bir üslupla başarı formüllerini veren kitapları tercüme etmeye, okumaya veya tavsiye etmeye çalışıyorum. Filmler gibi diğer araçları önerirken de aynı şekilde davranıyorum.
----------------
www.savassenel.com
----------------Konuyla İlgili diğer yazılar, öneriler: Görmek istediğiniz linkin adını tıklayınız:
Seçimler konusunda okunabilecek güzel bir kitap: Kişisel Özgürlüğün Psikolojisi
Seçimler Konusunda Harika bir Film: Wonderful Life!
Her şeyin elimizde olmadığına dair bir radyo tiyatrosu: “Geç Gelen Adalet!”
İnsan Bazen, Hayata Karşı Çocukça Bir Küskünlük Duyabilir.
Sarışın Kız
Sizin Başarınız, Bizim de Başarımız Olacak mı?
Sizce Kimler, Daha Bilgiç, Kitap Okuyanlar mı, Okumayanlar mı?
Her Zaman Seçim Yapmak Zorunda Değiliz (mi?)
Diğer İnsanlardan ve Hayattan Beklentileri Olan İnsanları Seviyorum!
Hatasız Gelişim, Dikensiz Güle Benzer, Dikensiz Gül var mı Bilmiyorum!”

-----------------

İNGİLİZCE ÖĞRENİMİ VE ÖĞRETİMİ İLE İLGİLİ PAYLAŞIM SAYFALARIMIZ.
(İlginizi çeken konuya ait satırı tıklayınız)

Yüz yüze veya Online olarak verdiğimiz Dersler-Eğitimler


Facebook: Genel İngilizce Paylaşım Grubu
Savaş ŞENEL
İngilizce Öğretmeni-Eğitim Danışmanı
İletişim ve Yazarlık Koçu
savassenel@yahoo.com
savassenel@savassenel.com

No comments: